|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
diğerlerinden farklı bir yöne doğru uzamış saç kümesi |
cowlick i.
|
|
2 |
Genel |
asıl işten farklı ikinci bir gelir kaynağı olan iş |
sideline i.
|
|
3 |
Genel |
bir karakterin ortaya çıkmasından sorumlu olan farklı genler arasında baskılayıcı etkilerin olması durumu |
epistatic i.
|
|
4 |
Genel |
tamamıyla farklı bir konu |
a horse of another color i.
|
|
5 |
Genel |
bir kelimenin bir cümle içerisinde iki farklı anlamda kullanılması |
zeugma i.
|
|
6 |
Genel |
farklı bir açı |
a different standpoint i.
|
|
7 |
Genel |
farklı bir bakış |
an alternative view to i.
|
|
8 |
Genel |
metnin farklı bir kültüre/yöreye göre uyarlanması |
transcreation i.
|
|
9 |
Genel |
farklı özelliklere sahip (benzer) nesnelerin bir araya gelip, birbirlerini etkiledikleri ortam |
melting pot i.
|
|
10 |
Genel |
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması |
the willing suspension of disbelief i.
|
|
11 |
Genel |
yanlış duyulması sonucunda farklı şekilde anlaşılan bir şarkı sözü veya şiir mısrasındaki kelime veya kelime öbeği |
mondegreen i.
|
|
12 |
Genel |
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelerek farklı anlama gelen bir sözcük oluşturması |
a conflict in terms i.
|
|
13 |
Genel |
farklı malzemeleri bir araya getirip yeni bir şey ortaya çıkaran kimse |
bricoleur i.
|
|
14 |
Genel |
eski bir binanın inşa edilme amacından farklı bir amaçla kullanılması |
adaptive reuse i.
|
|
15 |
Genel |
bitkisel hayattan farklı olarak hayvansal bir yaşama sahip olma |
animateness i.
|
|
16 |
Genel |
bitkisel hayattan farklı olarak hayvansal bir yaşama sahip olma |
animation i.
|
|
17 |
Genel |
değişik yönlerden bakıldığında farklı renklere bürünen bir zeosit türü |
tanzanite i.
|
|
18 |
Genel |
pelin otu ile farklı bitkileri karıştırarak üretilen yeşil renkte sert bir içki |
absinthe i.
|
|
19 |
Genel |
pelin otu ile farklı bitkileri karıştırarak üretilen yeşil renkte sert bir içki |
absinth i.
|
|
|
20 |
Genel |
bir müzisyenin mevcut kayıtlarından farklı olan eski kayıtları |
back catalogue i.
|
|
21 |
Genel |
farklı bir şekilde çizen kimse |
redrawer i.
|
|
22 |
Genel |
farklı bir şekilde karalayan kimse |
redrawer i.
|
|
23 |
Genel |
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma |
reestablishment i.
|
|
24 |
Genel |
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma |
re-establishment i.
|
|
25 |
Genel |
farklı veya zıt bir konuma yerleştirme |
change round i.
|
|
26 |
Genel |
a harfinin farklı bir şekilde söylenişi |
aw [scottish] i.
|
|
27 |
Genel |
güney büyük ovalar'da yaşayıp kiowa kabilesinin önemli bir kısmını oluşturan ve bu kabileden farklı olarak bir atabask dili konuşan amerikan yerlilerine mensup kimse |
kiowa apache i.
|
|
28 |
Genel |
birçok farklı şekilde yorumlanabilecek bir mesaj, işaret |
mixed message i.
|
|
29 |
Genel |
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen |
blaze i.
|
|
30 |
Genel |
witney kelimesinin farklı bir söylenişi |
whitney i.
|
|
31 |
Genel |
bazı iskoç ve ingiliz topluluklarında bulunan, üyelerin her hafta belirli bir tutar ödediği ve yapılan ödemelerin her hafta farklı bir üyesine verildiği tasarruf artırım kulübü |
menage i.
|
|
32 |
Genel |
bir ürüne giren farklı bileşenlerin oranı |
mix i.
|
|
33 |
Genel |
farklı kaynaklardan gelen seslerin bir kayıttaki kombinasyonu |
mix i.
|
|
34 |
Genel |
farklı kaynaklardan gelen seslerin bir kayıttaki uyumu |
mix i.
|
|
35 |
Genel |
salon dansı adımlarını çeşitli farklı dansların temeli olarak kullanan bir dans türü |
modern sequence dancing i.
|
|
36 |
Genel |
farklı bir zamandan gelen kimse |
revenant i.
|
|
37 |
Genel |
farklı bir dönemin özelliklerini taşıyan kimse |
revenant i.
|
|
38 |
Genel |
kendini farklı bir grup ile özdeşleştirme |
identification i.
|
|
39 |
Genel |
(yazı tura oyununda) parası diğer iki oyuncunun parasından farklı tarafta gelen bir oyuncu |
odd-man i.
|
|
|
40 |
Genel |
dönüş yeri ilk çıkış yerinden farklı olan bir gidiş dönüş bileti |
open-jaw i.
|
|
41 |
Genel |
bir konuda farklı şekilde aydınlandıklarını iddia eden insanlar |
illuminati i.
|
|
42 |
Genel |
(farklı bir kimlik, isim kullanarak) kandırma |
imposture i.
|
|
43 |
Genel |
(farklı bir kimlik, isim kullanarak) aldatma |
imposture i.
|
|
44 |
Genel |
insanlara kendilerinden tamamen farklı durum veya bakış açılarını deneyimlemeyi öğreterek kişilerarası farkındalığı artırmayı amaçlayan bir yöntem |
consciousness-raising i.
|
|
45 |
Genel |
sesin farklı ortamlardan geçerken değişen özelliklerini inceleyen bir bilim dalı |
diaphonics i.
|
|
46 |
Genel |
farklı içerikleri güzel şekilde bir araya getiren eser |
dish i.
|
|
47 |
Genel |
belirli bir desenin kumaş, duvar kağıdı gibi üzerine basıldığı birkaç farklı renk kombinasyonundan her biri |
colorway i.
|
|
48 |
Genel |
farklı renkteki ipliklerle örülerek elde edilen bir kumaş deseni |
pincheck i.
|
|
49 |
Genel |
farklı disiplinlerden uzmanların sorun çözmek için bir araya geldiği organizasyon |
sandpit i.
|
|
50 |
Genel |
(armacılık) altın rengi olması gerekirken sarının farklı tonlarında görülen bir metal |
or i.
|
|
51 |
Genel |
konuşmacının farklı bir nesne veya kimse üzerinden izleyici ile iletişim kurduğu retorik bir araç türü |
sermocination [obsolete] i.
|
|
52 |
Genel |
farklı bir nesne veya kimse üzerinden izleyici ile iletişim kuran konuşmacı |
sermocinator i.
|
|
53 |
Genel |
(buz pateninde) patencinin farklı kenarlarda üç daire çizmesi ile gerçekleştirilen bir hareket türü |
serpentine i.
|
|
54 |
Genel |
(çin porseleni veya farklı bir yemek takımında) özel tasarım |
strike i.
|
|
55 |
Genel |
farklı bir oluşumun kuklası olan siyasi oluşum |
subsatellite i.
|
|
56 |
Genel |
farklı bir oluşumun üzerine gelen yeni oluşum |
superstructure i.
|
|
57 |
Genel |
farklı bir duruma getirmek |
brought into a different state f.
|
|
58 |
Genel |
farklı bir biçimde yazmak veya söylemek (başka birinin yazdıklarını/söylediklerini) |
rehash f.
|
|
59 |
Genel |
farklı bir duruma getirmek |
bring into a different state f.
|
|
60 |
Genel |
farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmak |
converge on f.
|
|
61 |
Genel |
farklı bir ırktan birisiyle evlenmek |
intermarry with f.
|
|
62 |
Genel |
farklı bir bakış açısı kazanmak |
gain a different point of view f.
|
|
63 |
Genel |
farklı bir bakış açısı kazanmak |
gain a different viewpoint f.
|
|
64 |
Genel |
farklı bir yaklaşım getirmek |
bring a different approach f.
|
|
65 |
Genel |
farklı bir açıdan ele almak |
consider (a matter) from a different angle f.
|
|
66 |
Genel |
farklı/yeni bir açıdan bakmak |
reframe f.
|
|
67 |
Genel |
farklı bir hayat istemek |
want a different life f.
|
|
68 |
Genel |
bölgeyi farklı bir kullanım için tahsis etmek |
rezone f.
|
|
69 |
Genel |
farklı bir gama/perdeye geçmek |
modulate to a different key f.
|
|
70 |
Genel |
farklı bir yöntem izlemek |
follow a different method f.
|
|
71 |
Genel |
farklı bir yöntem uygulamak |
apply a different method f.
|
|
72 |
Genel |
hareketli bir araç/uçak grubundan ayrılarak farklı yöne gitmek |
peel f.
|
|
73 |
Genel |
birini farklı bir yere koymak |
put someone in a different place f.
|
|
74 |
Genel |
farklı bir ırktan birisiyle evlenmek |
intermarry f.
|
|
75 |
Genel |
farklı bir iş kolu aramak |
look for a new line of work f.
|
|
76 |
Genel |
farklı bir yol izlemek |
take a different tack f.
|
|
77 |
Genel |
(konuyu) farklı bir açıdan değerlendirmek |
readress f.
|
|
78 |
Genel |
farklı bir şeyle temizlemek |
reclean f.
|
|
79 |
Genel |
farklı bir şekilde tanımlamak |
redefine f.
|
|
|
80 |
Genel |
farklı bir karar vermek |
redetermine f.
|
|
81 |
Genel |
farklı bir şekilde çizmek |
redraw f.
|
|
82 |
Genel |
farklı bir şekilde karalamak |
redraw f.
|
|
83 |
Genel |
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak |
reestablish f.
|
|
84 |
Genel |
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak |
re-establish f.
|
|
85 |
Genel |
farklı bir şekilde değerlendirmek |
re-evaluate f.
|
|
86 |
Genel |
farklı bir şekilde ifade etmek |
re-express f.
|
|
87 |
Genel |
farklı bir şekilde belirtmek |
re-express f.
|
|
88 |
Genel |
farklı veya zıt bir konuma yerleştirmek |
change round f.
|
|
89 |
Genel |
farklı bir yola sokmak |
bend f.
|
|
90 |
Genel |
(farklı ögeleri) anlamlı bütün oluşturacak şekilde bir araya getirmek |
braid f.
|
|
91 |
Genel |
asıl amacından farklı bir amaca ulaşmak için süreç veya kaynakların kontrolünü ele geçirmek |
highjack f.
|
|
92 |
Genel |
asıl amacından farklı bir amaca ulaşmak için süreç veya kaynakların kontrolünü ele geçirmek |
hijack f.
|
|
93 |
Genel |
(farklı türden unsurları) bir araya getirmek |
mix f.
|
|
94 |
Genel |
bir şeyin belirli bir noktadaki yoğunluğunu azaltmak ve farklı noktalara dağıtmak |
decentralise [uk] f.
|
|
95 |
Genel |
farklı bir isim, terim veya ifade ile hitap etmek |
designate f.
|
|
96 |
Genel |
(koyunu) farklı bir otlağa alıştırmak |
haft [dialect] [uk] f.
|
|
97 |
Genel |
(bir şeyi) farklı yapıdaki bir şeyle karıştırarak kıvama getirmek |
contemper f.
|
|
98 |
Genel |
farklı bir … grubu |
a different set of s.
|
|
99 |
Genel |
farklı bir…grubu |
a different set of s.
|
|
100 |
Genel |
farklı bir şekle bürünmüş |
transmogrified s.
|
|
101 |
Genel |
farklı bir…grubu |
a diverse set of s.
|
|
102 |
Genel |
farklı bir … grubu |
a diverse set of s.
|
|
103 |
Genel |
geniş bir yelpazede farklı |
a broad range of s.
|
|
104 |
Genel |
maymun soyundan farklı bir tür olarak gelen |
ape-descendant s.
|
|
105 |
Genel |
farklı ve yeni bir formda sunulan |
redux s.
|
|
106 |
Genel |
bir şeye karşı tutarsız iki farklı tutum sergileyen |
two-minded s.
|
|
107 |
Genel |
gerçek modelden farklı bir şekilde kalıp veya döküm olarak yeniden yapılmış |
ectypal s.
|
|
108 |
Genel |
her zamankinden farklı bir yerde |
out of one's way [obsolete] s.
|
|
109 |
Genel |
bittiği ya da sona erdiği açıklandığı halde farklı bir versiyonuyla geri dönen |
zombie s.
|
|
110 |
Genel |
(istihbarat operasyonlarında) ana kaynaktan farklı bir yerden çıkan |
black s.
|
|
111 |
Genel |
birbirini tamamlayan farklı parçaları bir araya getiren |
mix-and-match s.
|
|
112 |
Genel |
kalabalıktan ayırıcı farklı bir niteliği olmayan |
gregarian s.
|
|
113 |
Genel |
farklı bir koku yayan |
overscented s.
|
|
114 |
Genel |
farklı bir bölgeye ait olan |
outland s.
|
|
115 |
Genel |
farklı bir gruba ait olan |
outland s.
|
|
116 |
Genel |
farklı bir şekle bürünen |
superimposed s.
|
|
117 |
Genel |
farklı bir hale getirilen |
superimposed s.
|
|
118 |
Genel |
farklı bir biçimde |
distinctively zf.
|
|
119 |
Genel |
farklı bir biçimde |
differently zf.
|
|
120 |
Genel |
farklı bir halde |
alienly zf.
|
|
121 |
Genel |
farklı bir şekilde |
as distinct from zf.
|
|
122 |
Genel |
farklı bir şekilde |
divergently zf.
|
|
123 |
Genel |
farklı bir şekilde |
disparately zf.
|
|
124 |
Genel |
farklı bir şekilde |
otherwise zf.
|
|
125 |
Genel |
farklı bir açıdan |
from a different point of view zf.
|
|
126 |
Genel |
farklı bir açıdan |
from a different viewpoint zf.
|
|
127 |
Genel |
farklı bir yolla |
in a different way zf.
|
|
128 |
Genel |
farklı bir bakış açısı ile |
from a different viewpoint zf.
|
|
129 |
Genel |
farklı bir bağlamda |
in a different context zf.
|
|
130 |
Genel |
farklı veya zıt bir konuma yerleştirilerek |
change round zf.
|
|
131 |
Genel |
farklı bir şekilde |
uncustomarily zf.
|
|
132 |
Genel |
farklı bir duruma doğru |
on zf.
|
|
133 |
Genel |
farklı bir şekilde |
different zf.
|
|
134 |
Genel |
farklı bir görüşe göre |
over zf.
|
|
135 |
Genel |
farklı bir zamanda |
forward zf.
|
|
Phrasals |
|
136 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) farklı parçalara ya da kategorilere ayırmak |
compartmentalize (something) into (something) f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
farklı bir biçimde yeniden oluşturmak |
recast something in something f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi gözünde olduğundan farklı canlandırmak |
envisage (someone or something) as (something) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) farklı (birine/bir şeye) dönüşmek |
develop from (someone or something) into (someone or something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) farklı (biri/bir şey) haline gelmek |
develop from (someone or something) into (someone or something) f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin birinden/bir şeyden) farklı olmasını sağlamak |
differentiate (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
farklı/belli bir şekilde göstermek |
recast in (something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
farklı/bell, bir şekilde resmetmek |
recast in (something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şekilde hayal/tasavvur etmek |
recast in (something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
farklı/belli bir şekilde tasvir etmek |
recast in (something) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
farklı/belli bir şekilde tanımlamak |
recast in (something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
oyuncuya farklı bir proje kadrosunda tekrar yer/rol vermek |
recast in (something) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şeye dönüşmek |
swing to something f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şeye doğru kaymak |
swing to something f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şeye doğru evrilmek |
swing to something f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şeye doğru yönelmek |
swing to something f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şeye/yöne doğru gitmek |
swing to something f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
farklı bir tutuma kaymak |
swing to something f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
emekli olup farklı bir yaşam kurmak |
retire in (something or some place) f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
emekli olup farklı bir yaşam kurmak |
retire into (something or some place) f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
ilerledikçe farklı bir şeye dönüşmek |
unfold into something f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
farklı parçaları bir araya getirerek bir şey yapmak |
patch together f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
farklı parçalardan bir şey oluşturmak |
patch together f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
iki farklı kaydın/türün birleşiminden yeni bir müzik yaratmak |
mash up (something) f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
iki farklı türü/kaydı bir araya getirip yeni bir müzik yaratmak |
mash up (something) f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
emekli olup farklı bir yaşam kurmak |
retire to (something or some place) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
yeni bir otama/farklı kurallara veya beklentilere uyum sağlamak |
accommodate (oneself) to (something) f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
yeni bir otamı/farklı kuralları veya beklentileri benimsemek |
accommodate (oneself) to (something) f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) farklı kaynaklardan soruşturmak |
ask around about (someone or something) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) farklı kaynaklardan soruşturmak |
ask about someone or something f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) farklı dallara ayrılmak |
branch off (from something) f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) farklı kişileri/bir dizi insanı aramak |
call around (about someone or something) f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
birinden/bir şeyden farklı olmak |
contrast with someone or something f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) tamamen farklı olmak |
contrast to (something) f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmak |
converge upon (someone or something) f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmak |
converge on (someone or something) f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
(yeni/farklı birine/bir şeye) dönüşmek |
develop into (someone or something) f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
(yeni/farklı biri/bir şey) haline gelmek |
develop into (someone or something) f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden farklı birine/bir şeye) dönüşmek |
develop into (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden farklı biri/bir şey) haline gelmek |
develop into (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden farklı olmak |
differ from something f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) farklı olmak |
differ from (someone or something) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyde) farklı olmak |
differ in (something) f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
(bir yönden) farklı olmak/farklılık göstermek |
differ in (something) f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) farklı hale getirmek |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin başka birinden/bir şeyden) farklı olmasını sağlamak |
differentiate (someone or something) from (someone or something else) f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) farklı hale getirmek |
differentiate between (someone or something) f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
giderek/yavaş yavaş (farklı bir görünüme, renge, ışığa) bürünmek |
fade into f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
(farklı bir kanala) geçmek |
flick over f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
(farklı bir kanalı) açmak |
flick over f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
(bir ölçüm aracı) farklı bir ölçüm göstermek |
flick over f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
(parayı) çekip farklı bir yere aktarmak |
hive off f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
farklı bir izlenim oluşturacak (bir şey) yaratmak |
gin up (something) [us] f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
(farklı bir ırktan, dinden, topluluktan biriyle) evlenmek |
intermarry with (someone) f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
farklı/belli bir şekilde göstermek |
recast in f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
farklı/belli bir şekilde resmetmek |
recast in f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
farklı bir şekilde hayal/tasavvur etmek |
recast in f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
farklı/belli bir şekilde tanımlamak |
recast in f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
oyuncuya farklı bir proje kadrosunda tekrar yer/rol vermek |
recast in f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyin) en uygun fiyatlısını bulmak için farklı yerlere bakmak |
shop around (for something) f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) farklı olmak |
stand apart (from someone or something) f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
birbirinden farklı/alakasız insanları bir araya getirmek |
toss together f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi farklı bir şekilde) ifade etmek |
translate (something) to (something) f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi farklı bir sanatsal araçla) ifade etmek |
translate (something) to (something) f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi farklı bir sanat dalında) ifade etmek |
translate (something) to (something) f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi farklı bir sanat dalına) aktarmak/uygulamak |
translate (something) to (something) f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
(bir yerin) farklı noktalarına (bir şeyler) saklamak |
tuck (something) around (some place) f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) farklı olmak |
vary from (someone or something) f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) farklı olmak |
vary with (something) f.
|
|
Phrases |
|
209 |
İfadeler |
tamamen farklı bir durum/olay |
something else entirely f.
|
|
210 |
İfadeler |
bir tecrübeye her insan farklı şekilde tepki gösterir |
the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
|
|
211 |
İfadeler |
farklı bir yer |
somewhere different expr.
|
|
212 |
İfadeler |
diğerlerinden farklı bir yönü olan |
with a difference expr.
|
|
213 |
İfadeler |
işler doğru gitmediğinde, farklı bir şey dene |
when things don't go right, go left expr.
|
|
Proverb |
|
214 |
Atasözü |
farklı bakış açılarından oluşan bir grubun yaptığı iş bütünlük taşımaz, sonuç verimsiz ve kalitesiz olur |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
215 |
Atasözü |
farklı fikirleri taviz vererek tek bir proje altında toplamanın verimsizliğini anlatan söz |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
Colloquial |
|
216 |
Konuşma Dili |
tamamıyla farklı bir konu |
a horse of another color i.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
tamamıyla farklı bir konu |
horse of a different colour i.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
tamamıyla farklı bir konu |
a horse of another colour i.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
tamamıyla farklı bir konu |
horse of a different color i.
|
|
220 |
Konuşma Dili |
cehennem (çoğunlukla yazı dilinde kullanılmayan, farklı şekillerde hecelenebilen şaka yollu bir hüsnütabir) |
h-e-double-toothpicks i.
|
|
221 |
Konuşma Dili |
her zamankinden farklı bir şey |
a doozy i.
|
|
222 |
Konuşma Dili |
sıkışınca/gerektiği yerde farklı bir şey yapmak |
punt f.
|
|
223 |
Konuşma Dili |
sıkışınca/gerektiği yerde farklı bir şey uyduruvermek |
punt f.
|
|
224 |
Konuşma Dili |
izleyici kitlesini genişletmek için farklı karakterleri bir araya getiren |
crossover s.
|
|
225 |
Konuşma Dili |
(biriyle/bir şeyle) farklı bakış açılarına sahip |
out of phase (with someone or something) [uk] s.
|
|
226 |
Konuşma Dili |
(biriyle/bir şeyle) fikirleri farklı |
out of phase (with someone or something) [uk] s.
|
|
227 |
Konuşma Dili |
(biriyle/bir şeyle) farklı görüşlere sahip |
out of phase (with someone or something) [uk] s.
|
|
228 |
Konuşma Dili |
www (internet adreslerinin başında kullanılan "world wide web" ifadesinin farklı bir telaffuz şekli) |
dub-dub-dub expr.
|
|
229 |
Konuşma Dili |
www (internet adreslerinin başında kullanılan "world wide web" ifadesinin farklı bir telaffuz şekli) |
dubya-dubya-dubya expr.
|
|
230 |
Konuşma Dili |
www (internet adreslerinin başında kullanılan "world wide web" ifadesinin farklı bir telaffuz şekli) |
dubya-dubya-dubya expr.
|
|
231 |
Konuşma Dili |
iki farklı şeyin kötü bir kombinasyonu |
neither one thing nor the other expr.
|
|
232 |
Konuşma Dili |
bir sürü farklı şey/iş |
one thing and another expr.
|
|
233 |
Konuşma Dili |
bir sürü farklı iş, görev |
(what with) one thing and another expr.
|
|
234 |
Konuşma Dili |
tamamen başka/farklı bir şey |
whole other thing expr.
|
|
Idioms |
|
235 |
Deyim |
bir konuda sunulan) farklı seçenekler |
variations on the theme of something i.
|
|
236 |
Deyim |
farklı bir alanda yetenek |
a fine Italian hand i.
|
|
237 |
Deyim |
farklı bir alanda sahip olunan beceri |
a fine Italian hand i.
|
|
238 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt açısı |
two sides of the same shield i.
|
|
239 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt yönü |
two sides of the same shield i.
|
|
240 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt açısı |
two sides of a shield i.
|
|
241 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt yönü |
two sides of a shield i.
|
|
242 |
Deyim |
bir meseleye karşı olan iki farklı yaklaşım |
two sides of a shield i.
|
|
243 |
Deyim |
bir çok farklı alanda sağladığı başarılar takdire şayan kimse |
an admirable crichton i.
|
|
244 |
Deyim |
(tamamen) farklı/yeni bir durum |
a different/new ball game i.
|
|
245 |
Deyim |
(tamamen) farklı/yeni bir durum |
a (whole) different/new ball game i.
|
|
246 |
Deyim |
farklı bir göz |
a fresh pair of eyes i.
|
|
247 |
Deyim |
farklı bir bakış |
a fresh pair of eyes i.
|
|
248 |
Deyim |
tamamıyla farklı bir konu |
a horse of another i.
|
|
249 |
Deyim |
tamamıyla farklı bir konu |
a different color i.
|
|
250 |
Deyim |
ana dili farklı insanların konuştuğu ortak bir dil |
a lingua franca [italian] i.
|
|
251 |
Deyim |
farklı insanların, kültürlerin, fikirlerin bir arada var olduğu ortam |
a melting pot i.
|
|
252 |
Deyim |
normalden farklı bir şey |
a real doozy i.
|
|
253 |
Deyim |
genelden farklı bir düşünce tarzı/düşünme biçimi |
a school of thought i.
|
|
254 |
Deyim |
tamamen farklı bir durum |
a totally different ballgame i.
|
|
255 |
Deyim |
tamamen farklı bir durum |
a (whole) new ballgame i.
|
|
256 |
Deyim |
çok farklı/çok daha zor bir konu |
a whole new ball game i.
|
|
257 |
Deyim |
çok farklı/çok daha zor bir konu |
a whole other ball of wax i.
|
|
258 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir konu |
another kettle of fish i.
|
|
259 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
another story i.
|
|
260 |
Deyim |
bir araya gelen iki farklı görüşteki/karakterdeki/tarzdaki insan veya grup |
odd bedfellows i.
|
|
261 |
Deyim |
birçok farklı şeyi bir araya getiren seçki |
pick-and-mix i.
|
|
262 |
Deyim |
farklı bir hayat yolu seçmek |
reinvent oneself f.
|
|
263 |
Deyim |
farklı bir hayat seçmek |
reinvent oneself f.
|
|
264 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to a different beat f.
|
|
265 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to a different drummer f.
|
|
266 |
Deyim |
başarısız olduktan sonra farklı bir koz kullanmak |
fall back on something f.
|
|
267 |
Deyim |
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak |
stand something on its head f.
|
|
268 |
Deyim |
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak |
turn something on its head f.
|
|
269 |
Deyim |
farklı bir hareket tarzını benimsemek |
change tack f.
|
|
270 |
Deyim |
farklı bir yöntem uygulamak |
change tack f.
|
|
271 |
Deyim |
farklı bir yöntem uygulamak |
try a different tack f.
|
|
272 |
Deyim |
farklı bir hareket tarzını benimsemek |
try a different tack f.
|
|
273 |
Deyim |
tamamen farklı bir konu olmak |
be a different kettle of fish f.
|
|
274 |
Deyim |
tamamen farklı bir konu olmak |
be another kettle of fish f.
|
|
275 |
Deyim |
yeni veya farklı bir şey denemek |
have a stab at something f.
|
|
276 |
Deyim |
yeni veya farklı bir şey denemek |
make a stab at something f.
|
|
277 |
Deyim |
yeni ya da farklı bir biçime sokmak |
change over from (to) f.
|
|
278 |
Deyim |
çok farklı bir şey/durum olmak |
be another matter f.
|
|
279 |
Deyim |
farklı bir kulvarda olmak |
be in a different league f.
|
|
280 |
Deyim |
farklı bir ligde olmak |
be in a different league f.
|
|
281 |
Deyim |
farklı bir kalitede olmak |
be in a different league f.
|
|
282 |
Deyim |
(bir şeye) farklı bir görünüm kazandırmak |
put a different complexion on (something) f.
|
|
283 |
Deyim |
(bir şeye) farklı bir yorum katmak |
put a different complexion on (something) f.
|
|
284 |
Deyim |
(bir şeye) yeni/farklı bir görünüm kazandırmak |
put a new/different complexion on something f.
|
|
285 |
Deyim |
(bir şeye) yeni/farklı yorum katmak |
put a new/different complexion on something f.
|
|
286 |
Deyim |
(bir şeye) yepyeni/farklı bir hava kazandırmak |
put a new/different complexion on something f.
|
|
287 |
Deyim |
(bir şeye) yepyeni/farklı bir bakış açısı kazandırmak |
put a new/different complexion on something f.
|
|
288 |
Deyim |
(bir şeye) yeni/farklı bir yorum getirmek |
put a new/different complexion on something f.
|
|
289 |
Deyim |
başka/farklı bir hikaye anlatmak |
tell a different story f.
|
|
290 |
Deyim |
başka/farklı bir şey söylemek |
tell a different story f.
|
|
291 |
Deyim |
başka/farklı bir hikaye anlatmak |
tell another tale/story f.
|
|
292 |
Deyim |
başka/farklı bir şey söylemek |
tell another tale/story f.
|
|
293 |
Deyim |
beklenenden/söylenenden farklı bir bilgi vermek |
tell another tale/story f.
|
|
294 |
Deyim |
başka/farklı bir hikaye anlatmak |
tell a different tale f.
|
|
295 |
Deyim |
başka/farklı bir şey söylemek |
tell a different tale f.
|
|
296 |
Deyim |
beklenenden/söylenenden farklı bir bilgi vermek |
tell a different tale f.
|
|
297 |
Deyim |
başka/farklı bir hikaye anlatmak |
tell another story f.
|
|
298 |
Deyim |
başka/farklı bir şey söylemek |
tell another story f.
|
|
299 |
Deyim |
beklenenden/söylenenden farklı bir bilgi vermek |
tell another story f.
|
|
300 |
Deyim |
başka/farklı bir hikaye anlatmak |
tell another tale f.
|
|
301 |
Deyim |
başka/farklı bir şey söylemek |
tell another tale f.
|
|
302 |
Deyim |
beklenenden/söylenenden farklı bir bilgi vermek |
tell another tale f.
|
|
303 |
Deyim |
farklı bir role/pozisyona daha sahip olmak |
wear a different hat f.
|
|
304 |
Deyim |
aynı zamanda farklı bir pozisyonu/rolü daha olmak |
wear a different hat f.
|
|
305 |
Deyim |
aynı zamanda farklı bir rolde/pozisyonda daha çalışmak |
wear a different hat f.
|
|
306 |
Deyim |
aynı zamanda farklı bir rolde/pozisyonda daha görev yapmak |
wear a different hat f.
|
|
307 |
Deyim |
farklı bir şeye başlamak |
dip one's toes into f.
|
|
308 |
Deyim |
tamamen farklı bir konu olmak |
be a whole other kettle of fish f.
|
|
309 |
Deyim |
tümüyle farklı bir sorun olmak |
be a whole other kettle of fish f.
|
|
310 |
Deyim |
çok farklı bir durum olmak |
be all wet f.
|
|
311 |
Deyim |
çok farklı bir durum olmak |
be another matter f.
|
|
312 |
Deyim |
çok farklı bir durum olmak |
be a different matter f.
|
|
313 |
Deyim |
(bir şeyden) dağlar kadar farklı olmak |
be far/further/furthest removed from (something) f.
|
|
314 |
Deyim |
bir çok farklı seçeneği değerlendirmek |
spread (one's) net wide f.
|
|
315 |
Deyim |
bir çok farklı seçeneği değerlendirmek |
cast your net wide f.
|
|
316 |
Deyim |
bir çok farklı seçeneği değerlendirmek |
spread your net wide f.
|
|
317 |
Deyim |
konudan sapıp çok farklı bir yere gitmek |
jump the rails f.
|
|
318 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) farklı davranmak |
march out of step (with someone or something) f.
|
|
319 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) farklı davranmak |
march out of time (with someone or something) f.
|
|
320 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to (the beat of) a different drum f.
|
|
321 |
Deyim |
birçok farklı şekilde yorumlanabilecek bir mesaj vermek |
send a mixed message f.
|
|
322 |
Deyim |
birçok farklı şekilde yorumlanabilecek bir işaret vermek |
send a mixed signal f.
|
|
323 |
Deyim |
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak |
be worlds world away (from something) f.
|
|
324 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı olmak |
be worlds world away (from something) f.
|
|
325 |
Deyim |
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak |
be a world away (from something) f.
|
|
326 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı olmak |
be a world away (from something) f.
|
|
327 |
Deyim |
bir şeyden çok farklı olmak |
be far removed from something f.
|
|
328 |
Deyim |
bir şeyden çok farklı olmak |
be ffurther removed from something f.
|
|
329 |
Deyim |
bir şeyden çok farklı olmak |
be furthest removed from something f.
|
|
330 |
Deyim |
bir işin bir çok farklı yönünden sorumlu olmak |
be the chief cook and bottle washer f.
|
|
331 |
Deyim |
bir işin bir çok farklı yönünü bir arada yapmak/yürütmek |
be the chief cook and bottle washer f.
|
|
332 |
Deyim |
bir işin bir çok farklı sorumluluğunu üstlenmek |
be the chief cook and bottle washer f.
|
|
333 |
Deyim |
farklı şeyleri bir araya getirmek |
mix and match f.
|
|
334 |
Deyim |
farklı şeyleri bir araya getirip uydurmak |
mix and match f.
|
|
335 |
Deyim |
sınırla sayıda kıyafeti farklı kombinasyonlarla bir araya getirmek |
mix and match f.
|
|
336 |
Deyim |
farklı parçaları birkaç farklı şekilde eşleştirmek/bir araya getirmek |
mix and match f.
|
|
337 |
Deyim |
birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan parçaları (kıyafet, eşya) seçip bir araya getirerek uyumlu/düzenli bir takım oluşturmak |
mix and match f.
|
|
338 |
Deyim |
bir şeyleri farklı amaçlar için farklı kombinasyonlarla bir araya getirmek/eşleştirmek |
mix and match f.
|
|
339 |
Deyim |
herkesin farklı düşündüğü bir konu olmak |
be a matter of opinion f.
|
|
340 |
Deyim |
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak |
be a world away (from something) f.
|
|
341 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı olmak |
be a world away (from something) f.
|
|
342 |
Deyim |
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak |
be worlds away (from something) f.
|
|
343 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı olmak |
be worlds away (from something) f.
|
|
344 |
Deyim |
tamamen farklı bir konu/şey olmak |
be another thing f.
|
|
345 |
Deyim |
çok farklı bir konu/şey olmak |
be another thing f.
|
|
346 |
Deyim |
bir şeyden dağlar kadar farklı olmak |
be far/further/furthest removed from something f.
|
|
347 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) farklı davranmak |
be out of step (with somebody/something) f.
|
|
348 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) farklı telden çalmak |
be out of tune (with somebody/something) f.
|
|
349 |
Deyim |
farklı bir kılığa bürünmek |
be sailing under false colors f.
|
|
350 |
Deyim |
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak |
be worlds away (from something) f.
|
|
351 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı olmak |
be worlds away (from something) f.
|
|
352 |
Deyim |
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak |
be a world away (from something) f.
|
|
353 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı olmak |
be a world away (from something) f.
|
|
354 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) farklı yenmek |
beat (someone or something) all hollow [uk/australia] f.
|
|
355 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) açık ara/farklı yenmek |
blow (someone or something) out of the water f.
|
|
356 |
Deyim |
birine/bir şeye farklı diğerine/diğer şeye farklı muamele etmek |
make fish of one and fowl of another f.
|
|
357 |
Deyim |
birine/bir şeye farklı diğerine/diğer şeye farklı muamele etmek |
make fish of one and fowl of the other f.
|
|
358 |
Deyim |
farklı bir açıdan görülmek |
get into focus f.
|
|
359 |
Deyim |
farklı bir yoldan gitmek |
go a different way f.
|
|
360 |
Deyim |
farklı bir yoldan ilerlemek |
go a different way f.
|
|
361 |
Deyim |
farklı bir yol izlemek |
go a different way f.
|
|
362 |
Deyim |
farklı bir yöne gitmek |
go in a different direction f.
|
|
363 |
Deyim |
farklı bir yol izlemek |
go in a different direction f.
|
|
364 |
Deyim |
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek |
plough a lonely furrow f.
|
|
365 |
Deyim |
farklı bir ilgi alanı olmak |
plough a lonely furrow f.
|
|
366 |
Deyim |
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek |
plough your own furrow f.
|
|
367 |
Deyim |
farklı bir ilgi alanı olmak |
plough your own furrow f.
|
|
368 |
Deyim |
başka/farklı bir hikaye anlatmak |
tell a different, another tale/story f.
|
|
369 |
Deyim |
başka/farklı bir şey söylemek |
tell a different, another tale/story f.
|
|
370 |
Deyim |
biri/bir şey hakkında farklı görüşlere sahip |
divided on s.
|
|
371 |
Deyim |
biri/bir şey hakkında farklı fikirlere sahip |
divided on s.
|
|
372 |
Deyim |
(birçok farklı kişinin özellikleri) bir kişide toplanmış |
(all) rolled into one s.
|
|
373 |
Deyim |
farklı bir kimlikle |
under false pretences expr.
|
|
374 |
Deyim |
iki farklı görüşteki insan veya grubun bir amaç için bir araya gelmesi |
make odd bedfellows expr.
|
|
375 |
Deyim |
iki farklı görüşteki insan veya grubun bir amaç için bir araya gelmesi |
make strange bedfellows expr.
|
|
376 |
Deyim |
son derece farklı bir biçimde |
like nobody's business expr.
|
|
377 |
Deyim |
(bir şeyden) pek farklı değil |
little better than expr.
|
|
378 |
Deyim |
(bir şeyden) çok farklı |
a far cry from (something) expr.
|
|
379 |
Deyim |
bir şey eskisinden çok farklı |
a far cry from something expr.
|
|
380 |
Deyim |
bir şeyden çok farklı |
far cry from something expr.
|
|
381 |
Deyim |
tamamen farklı bir konu/mesele |
another pair of shoes expr.
|
|
382 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
(quite) another story expr.
|
|
383 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
a (quite) different story expr.
|
|
384 |
Deyim |
bir şeyden çok farklı |
at odds with something expr.
|
|
385 |
Deyim |
(farklı duygular/eylemler) bir arada |
by turn(s) expr.
|
|
386 |
Deyim |
farklı bir şey yok |
nothing new under the sun expr.
|
|
387 |
Deyim |
görüşleri/değerleri/inançları (birinden/bir şeyden) farklı olan |
out of sync (with someone or something) expr.
|
|
388 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) farklı telden çalan |
out of tune with (someone or something) expr.
|
|
389 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) farklı fikirde |
out of tune with (someone or something) expr.
|
|
Speaking |
|
390 |
Konuşma |
farklı bir havası var |
he has this air about him expr.
|
|
391 |
Konuşma |
farklı bir şeyler dikkatini çekti mi? |
have you noticed anything different? expr.
|
|
392 |
Konuşma |
farklı bir şey istiyorum |
I want something different expr.
|
|
393 |
Konuşma |
farklı bir havası var |
she has this air about her expr.
|
|
394 |
Konuşma |
herkesin farklı bir tarzı vardır |
everyone has a different style expr.
|
|
395 |
Konuşma |
sıkıldım farklı bir şey yapmak istiyorum |
I'm bored I'd like to do something different expr.
|
|
Trade/Economic |
|
396 |
Ticaret/Ekonomi |
alıcıların belli bir dönem içerisinde farklı fiyat düzeylerinden satın almak istedikleri miktar |
demand i.
|
|
397 |
Ticaret/Ekonomi |
aynı fabrikada ufak partiler halinde farklı malların üretilmesine olanak sağlayan türde bir otomasyon |
flexible manufacturing system i.
|
|
398 |
Ticaret/Ekonomi |
belli endüstrideki bir firmanın farklı endüstrideki bir başka firma ile birleşmesi |
conglomerate merger i.
|
|
399 |
Ticaret/Ekonomi |
boş hipotezde ifade edilenden farklı bir açıdan hareket edilerek oluşturulan hipotez |
alternative hypothesis i.
|
|
400 |
Ticaret/Ekonomi |
bir şirket içinde birbirinden farklı departmanlarda çalışma |
rotating jobs i.
|
|
401 |
Ticaret/Ekonomi |
bir işletmenin farklı kaynaklardan oluşan sermaye yapısı |
capital structure i.
|
|
402 |
Ticaret/Ekonomi |
bir tesadüfi değişkenin farklı olasılıklarını gösteren fonksiyon |
probability distribution i.
|
|
403 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kişiler için çalışan daktilografların (sekreterlerin) bir arada bulunduğu oda/salon |
secretarial pool i.
|
|
404 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kişiler için çalışan daktilografların (sekreterlerin) bir arada bulunduğu oda/salon |
typing pool i.
|
|
405 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kaynaklardan gelen gelir ve harcama akımlarının bir araya toplanarak genel miktara ulaşma |
aggregation i.
|
|
406 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı gruplara eşit şekilde davranıldığı görüntüsü veren tarafsız uygulamaların, gerçekte bir grubu diğerine karşı kayıran veya diğer gruba nazaran mağdur eden etkiler doğurması ve bu olumsuz etkilerin işletme gerekleri ile açıklanamaması |
disparate impact i.
|
|
407 |
Ticaret/Ekonomi |
istatistik incelemesinde kullanılan herhangi bir ekonometrik model olasılık dağılımlarının birbirlerinden farklı olması |
heteroscedasticity i.
|
|
408 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı şirketler tarafından kontrol edilen bir petrol kaynağının müşterek gelişimi |
unitization i.
|
|
409 |
Ticaret/Ekonomi |
16-19. yüzyıllarda japonya'da kullanılıp farklı boyut ve ağırlıklarda basılan büyük ve oval bir altın sikke |
oban i.
|
|
410 |
Ticaret/Ekonomi |
16-19. yüzyıllarda japonya'da kullanılıp farklı boyut ve ağırlıklarda basılan büyük ve oval bir altın sikke |
obang i.
|
|
411 |
Ticaret/Ekonomi |
financial times tarafından oluşturulan ve avrupa kıtasından yüz farklı firma faaliyetini kapsayan bir hisse senedi endeksi |
financial times stock exchange eurotrack 100 index i.
|
|
412 |
Ticaret/Ekonomi |
fon sağlamayıp kredi veren bir finans kurumu vasıtasıyla, farklı bir ülkede bir şirketten diğerine verilen (kredi) |
back-to-back s.
|
|
413 |
Ticaret/Ekonomi |
1999'da farklı gaz ve elektrik düzenleyici kuruluşlarının birleşmesiyle oluşan bir devlet kurumu |
ofgem (office of gas and electricity markets) [uk] kısalt.
|
|
Law |
|
414 |
Hukuk |
bir hakimin farklı bir nedenle çoğunluğun kararına uyması |
concurring opinion i.
|
|
415 |
Hukuk |
daha iyi bir sonuç alabilmek için farklı bir mahkemenin seçilmesi |
forum shopping i.
|
|
416 |
Hukuk |
farklı bir bölgede başka bir dava açmama emri |
anti-suit injunction i.
|
|
417 |
Hukuk |
aynı haktan iki çıkarı olup farklı muamele gören bir kimseye adil talepler doğrultusunda tüm haklarının verilmesi |
merger i.
|
|
418 |
Hukuk |
adli kararın, mahkeme celbinin veya farklı bir belgenin genellikle üzerinde yer alan bir not ile şerif veya farklı bir yetkili tarafından ilgili belgenin düzenlendiği mahkemeye tebliğ edilmesi veya gönderilmesi |
return i.
|
|
419 |
Hukuk |
jürinin mahkeme kararından farklı bir sonuca ulaşamayacağının öngörüldüğü durumlarda davaya bakan hakimin verdiği karar |
directed verdict i.
|
|
420 |
Hukuk |
farklı bir suç esnasında taksirle adam öldürme |
felony murder i.
|
|
421 |
Hukuk |
abd'de farklı bir eyaletten (ikamet edilen eyaletten, şirketin kayıtlı olduğu eyaletten) |
foreign [us] s.
|
|
Politics |
|
422 |
Siyasal |
mevcut siyasi oluşumlardan daha farklı bir görüşün oluşturulması |
triangulation i.
|
|
423 |
Siyasal |
birden çok siyasi makam için oylama yapılan bir seçimde oy pusulasında farklı partilerden adayların bulunması |
split-ticket voting i.
|
|
424 |
Siyasal |
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı |
potemkin village i.
|
|
425 |
Siyasal |
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı |
potyomkin village i.
|
|
426 |
Siyasal |
20 farklı ülkede terörist saldırılar düzenlemiş filistin kökenli uluslararası bir terör örgütü |
revolutionary organization of socialist muslims i.
|
|
427 |
Siyasal |
20 farklı ülkede terörist saldırılar düzenlemiş filistin kökenli uluslararası bir terör örgütü |
fatah-rc i.
|
|
428 |
Siyasal |
20 farklı ülkede terörist saldırılar düzenlemiş filistin kökenli uluslararası bir terör örgütü |
black september i.
|
|
429 |
Siyasal |
20 farklı ülkede terörist saldırılar düzenlemiş filistin kökenli uluslararası bir terör örgütü |
arab revolutionary brigades i.
|
|
430 |
Siyasal |
20 farklı ülkede terörist saldırılar düzenlemiş filistin kökenli uluslararası bir terör örgütü |
abu nidal organization i.
|
|
431 |
Siyasal |
(orta çağ'da) bir mülk ile bu mülk arazisi üzerinde yaşayan farklı özgürlük derecelerine sahip serflere ve kiracılara hükmeden arazi sahibinden meydana gelen ve ekonomik olarak kendi kendine yetebilen sosyal, ekonomik ve idari bir teşkilat |
manor i.
|
|
432 |
Siyasal |
aynı kişi tarafından kanuni olarak tek bir seçimde farklı yerlerde oy kullanılması |
multiple voting i.
|
|
433 |
Siyasal |
mevcut siyasi oluşumlardan farklı bir görüş oluşturarak yeni parti kurmak |
triangulate f.
|
|
434 |
Siyasal |
bir şeyin belirli bir noktadaki yoğunluğunu azaltmak ve farklı noktalara dağıtmak |
decentralize [us] f.
|
|
435 |
Siyasal |
ön seçimlerde farklı bir partiden aday olma yoluyla oylamaya izin veren |
crossover s.
|
|
Industry |
|
436 |
Sanayi |
merkezi farklı ülkede bulunan şirketin kanada'daki bir fabrikası |
branch plant [canada] i.
|
|
437 |
Sanayi |
merkezi farklı ülkede bulunan şirketin kanada'daki bir fabrikası |
branch factory [canada] i.
|
|
438 |
Sanayi |
sektör çalışanlarının belirli bir standardı uygulamayı kabul edip üretimlerini buna göre şekillendirerek farklı standarda geçmeyi çok maliyetli hale getirmesi |
lock-in i.
|
|
Tourism |
|
439 |
Turizm |
geleneksel kamp biçiminden farklı olarak çok çeşitli imkanlar sunan lüks diye tabir edilebilecek bir kamp yapma çeşidi |
glamping i.
|
|
Media |
|
440 |
Medya |
çok tutan bir dizinin farklı içerikte çekilen devamı |
spin-off i.
|
|
441 |
Medya |
farklı bir yazar için yazı yazan kimse |
subwriter i.
|
|
Advertising |
|
442 |
Reklam |
iki farklı öğenin tek bir reklamda birleştirilmesi |
tie-in i.
|
|
Technical |
|
443 |
Teknik |
cam üzerine çizilen ve mikroskobun gücünü test etmek için kullanılan farklı yakınlıktaki bir dizi ince çizgi |
nobert's lines i.
|
|
444 |
Teknik |
ürünün üç farklı işleme tabi tutulduğu bir çelik üretimi süreci |
triplex process i.
|
|
445 |
Teknik |
naylon-polyester ve polipropilen gibi sentetik malzemelerden yapılmış farklı kumaş yapıları olan bir askı |
web sling i.
|
|
446 |
Teknik |
orijinal frekansa benzemeyen farklı bir sinyal |
alias frequency i.
|
|
447 |
Teknik |
odak mesafesi farklı üç dalga boyu için aynı olacak şekilde yapılmış bir bileşik mercek |
apochromat lens i.
|
|
448 |
Teknik |
bir sistemin toplam farklı durum sayısı |
variety i.
|
|
449 |
Teknik |
doksan dereceden farklı bir açıda buluşan iki yüzey |
bevel i.
|
|
450 |
Teknik |
her biri farklı bir yöne bakacak şekilde yerleştirilmiş birden fazla megafon tarafından aynı anda üretilen sesi yükseltilmiş sis işareti |
megafog i.
|
|
451 |
Teknik |
bir veya daha fazla farklı bileşikle metamerik olan kimyasal bileşik |
metamer i.
|
|
452 |
Teknik |
teorik standart mineral bileşiminden farklı olarak bir kayanın gerçek mineral bileşimi |
mode i.
|
|
453 |
Teknik |
klasik veya klasik olmayan mimari kompozisyonun farklı parçalarının oranlarının ölçüldüğü bir ölçü birimi olarak kullanılan parça boyutu |
module i.
|
|
454 |
Teknik |
yükleri farklı olup diğer özellikler bakımından aynı olan bir grup temel parçacık |
multiplet i.
|
|
455 |
Teknik |
rengi farklı yönlerden inceleyen bir araç |
chromoscope i.
|
|
456 |
Teknik |
bir makineyi, motoru oluşturan farklı parçalar |
componentry i.
|
|
457 |
Teknik |
iki farklı değerlendirme servisi tarafından aynı derecenin verildiği bir madeni para |
crossover i.
|
|
458 |
Teknik |
kendisinden farklı türdeki bir ana kütlenin içine gömülü kitle |
plum i.
|
|
459 |
Teknik |
vücudun bir bölgesinin ultrason ve radyografi kullanılarak farklı açı ve bölgelerden alınmış verilerin birleştirilmesiyle oluşturulan görüntü |
scan i.
|
|
460 |
Teknik |
(bina, ağaç, dağ veya farklı bir nesneyi temsilen) sahne düzenlemesinde kullanılan dekor |
set piece i.
|
|
461 |
Teknik |
(çan farklı sesler çıkaracak şekilde çalınırken) tek bir çanın sabit tutulduğu çalma sırası değişikliği |
single i.
|
|
462 |
Teknik |
her puntonun farklı büyüklükteki puntolara oransal olarak uyacak şekilde değiştirildiği bir sistem |
point system of type bodies i.
|
|
463 |
Teknik |
yüzeyini farklı bir malzemeyle kaplamak |
face f.
|
|
464 |
Teknik |
kenarlarını farklı bir malzemeyle kaplamak |
face f.
|
|
465 |
Teknik |
(farklı bir magnezyum silikatlı minerali) serpantin mineraline döndürmek |
serpentinize f.
|
|
466 |
Teknik |
(farklı bir magnezyum silikatlı minerali) serpantin mineraline döndürmek |
serpentinise f.
|
|
467 |
Teknik |
her boyutta farklı bir kardinaliteye sahip (dizi) |
jagged s.
|
|
468 |
Teknik |
bir ekseninin her iki ucunda farklı formlara sahip olan (kristal) |
hemimorphic s.
|
|
Computer |
|
469 |
Bilgisayar |
bir url’nin kullanıcıyı farklı bir url’ye yönlendirmesi |
redirect i.
|
|
470 |
Bilgisayar |
kullanıcıyı farklı bir url’ye yönlendiren ara websitesi |
redirect i.
|
|
471 |
Bilgisayar |
farklı veya hayali bir yerde olma etkisini yaratmak |
telepresence i.
|
|
472 |
Bilgisayar |
farklı bir kaynaktan gönderilmiş gibi görüntülenen e-posta |
hoax e-mail i.
|
|
473 |
Bilgisayar |
farklı web siteleri tarafından kullanılan uygulamaların kendi web sitenizde bir arada kullanılması |
mashup i.
|
|
474 |
Bilgisayar |
farklı bir kullanıcı |
another user i.
|
|
475 |
Bilgisayar |
geçerli bir alan adı altında farklı name server'larda veya aynı name server'da barındırılabilecek bir alan |
subdomain i.
|
|
476 |
Bilgisayar |
gizlenmiş yazı (şifrelemeden farklı olarak daha büyük bir metin içine bir mesajın yerleştirilmesi) |
steganography i.
|
|
477 |
Bilgisayar |
url'si değiştiğinde web sitesinin ziyaretçiyi farklı bir sayfaya yönlendirmesi |
jump page i.
|
|
478 |
Bilgisayar |
sürekli ölüp farklı yeteneklerle oyuna devam edilen bir oyun türü |
roguelike i.
|
|
479 |
Bilgisayar |
birden fazla kişinin aynı dosyada eşzamanlı çalışmaları ve yaptıkları değişiklikleri birleştirirken farklı versiyonların kayıtlarını tutabilmelerine olanak veren bir sistem |
concurrent versions system i.
|
|
480 |
Bilgisayar |
bir internet sayfasının veya uygulamanın iki farklı versiyonunun hangisinin daha iyi çalıştığını öğrenmek amacıyla test yürütme |
a/b testing i.
|
|
481 |
Bilgisayar |
farklı bir klasöre git |
go to a different folder expr.
|
|
Informatics |
|
482 |
Bilişim |
farklı sistem veya veri tabanlarının bir arada çalıştırıldığı ortak alan |
software platform i.
|
|
483 |
Bilişim |
(dosya veya programın) farklı sürümlerine özel bir numara veya isim atamak |
version f.
|
|
Telecom |
|
484 |
Telekom |
farklı cihazların kısa mesafeler içinde bir ağ oluşturmasına imkan veren kablosuz radyo teknolojisi |
bluetooth i.
|
|
485 |
Telekom |
verinin farklı formlarda aktarılmasına izin veren bir iletişim protokolü |
mime (multipurpose internet mail extensions) kısalt.
|
|
Electric |
|
486 |
Elektrik |
elektrik akımını farklı bir kuvvete döndüren cihaz |
reverser i.
|
|
Television |
|
487 |
Televizyon |
(renkli televizyonda) renkli arka plan yerine farklı bir arka planın yerleştirildiği özel bir efekt |
chromakey i.
|
|
488 |
Televizyon |
(renkli televizyonda) renkli arka plan yerine farklı bir arka planın yerleştirildiği özel bir efekt |
colour separation overlay i.
|
|
489 |
Televizyon |
(renkli televizyonda) renkli arka planın çıkarılıp yerine farklı arka planın koyulabildiği özel bir efekt |
color separation overlay i.
|
|
Textile |
|
490 |
Tekstil |
farklı ırk koyunlardan elde edilip güney amerika'dan ithal edilen bir yün |
mestizo wool i.
|
|
491 |
Tekstil |
özellikle kırmızı ve siyah olmak üzere iki farklı renkten oluşan bir ekose |
buffalo plaid i.
|
|
Dyeing |
|
492 |
Boyacılık |
(bir arada istenen rengi veren) farklı renkte noktalarla oluşturulan renk |
dithered color [us] i.
|
|
493 |
Boyacılık |
(bir arada istenen rengi veren) farklı renkte noktalarla oluşturulan renk |
dithered colour [uk] i.
|
|
Automotive |
|
494 |
Otomotiv |
tekerlekli araçların farklı yapılı yollardaki çekme kuvvetini ölçen bir dinamometre |
peirameter i.
|
|
Transportation |
|
495 |
Ulaştırma |
ırksal entegrasyonu sağlanmış sınıflar oluşturmak için çocukların otobüsle bir okuldan farklı bir bölgedeki bir okula taşınması |
bussing i.
|
|
496 |
Ulaştırma |
çeşitli ürünleri farklı tedarikçilerden toplayıp yüksek kapasite ve düşük maliyetle ulaştıran bir yöntem |
milk run i.
|
|
497 |
Ulaştırma |
yolculuğun farklı bir bölümü için başka araca aktarma yapmak |
connect f.
|
|
Traffic |
|
498 |
Trafik |
farklı bir şeride yönelmek |
squeeze f.
|
|
Marine |
|
499 |
Denizcilik |
bir geminin yüklediği birbirinden farklı mallardan oluşan yük |
general cargo i.
|
|
500 |
Denizcilik |
özellikle çalındığını belirlemek veya kusur durumunda üreticinin izini sürmek için donanma kordonuna eklenen farklı bir büküm, malzeme veya renkteki bir iplik |
rogue's yarn i.
|
|